to be careful
To be aware of possible danger and try to avoid it.
Everyone, look out, Austin, just be a level one CPU.
Herkes dikkat et Austin, sadece birinci seviye işlemci ol.
- You look out.
- Sen dışarı bak.
Now, you look out, Rat!
Şimdi dikkat et, Rat!
Will you look out!
Dışarı bakar mısın!
To look out is to be careful.
Dikkat etmek dikkatli olmaktır.
Look out the window for me slightly.
Pencereden biraz dışarı bak.
Look out guys, what's happening here.
Bakın çocuklar, burada neler oluyor.
Darryl, Look out for that big ass fish.
Darryl, şu koca götlü balığa dikkat et.
Love you, David. Look out for Wally.
Seni seviyorum David. Wally'e dikkat et.
- I just, I look out the window.
- Sadece pencereden dışarı bakıyorum.
- Look out, look out.
- Dikkat et, dikkat et.
I'm an octopus? Oh, look out!
Ahtapot mıyım? Oh, dikkat et!
Look out, it's brought in reinforcements!
Dikkat et, takviye birlikleri getirdi!
Look out, it's one of those awesome enemies.
Dikkat et, o müthiş düşmanlardan biri.
to watch
To direct your eyes towards something and observe it.
You choose the more private side, or do you want to look out over the balcony?
Daha özel tarafı seçiyorsunuz, yoksa balkona mı bakmak istiyorsunuz?
Just don't look out the window to the girl I have locked up.
Kilitlediğim kıza pencereden bakma.
You can sit here at night and look out on the entire city of Tucson!
Geceleri burada oturabilir ve tüm Tucson şehrine bakabilirsiniz.!
Outside on that side. -Okay wanna take a look out the window?
Dışarıda o tarafta. - Tamam, pencereden dışarı bakmak ister misin?
I want it where when I look out the window, it's kind of blinding.
Pencereden dışarı baktığımda kör edici bir yerde olmasını istiyorum.
You look out, the houselights come up.
Dikkat et, evler yükselir.
You look out. Halfway down the stairs he sort of kicks over the railing.
Sen dışarı bak. Merdivenlerin yarısında korkulukların üzerinden tekme atıyor.
And I look out in the audience and who do I see?
Ve seyirciye bakıyorum ve kimi görüyorum?
You come up over the bridge, look out on the lake.
Köprünün üzerinden gelip göle bakın.
You guys are in this jail, you look out through the gray cloudy day out there.
Siz bu hapishanedesiniz, dışarıdaki gri bulutlu güne bakıyorsunuz.
To take care of someone or something; to protect.
To be responsible for the well-being or safety of someone or something. It implies a sense of care and concern.
I trusted the guy who was my personal physician to look out for my health.
Sağlığıma dikkat etmesi için kişisel doktorum olan adama güvendim.
And we all look out for each other.
Ve hepimiz birbirimize bakıyoruz.
SAM: No, we didn't say that! We said that we would look out for each other.
SAM: Hayır, bunu söylemedik! Birbirimize göz kulak olacağımızı söyledik.
My strategy with the skull pick is look out for myself and the girls.
Kafatası seçimiyle ilgili stratejim kendime ve kızlara dikkat etmek.
Now you didn't look out for him, did ya?
Şimdi ona dikkat etmedin, değil mi?
People look out for each other? -Yeah, they do.
İnsanlar birbirlerine mi bakıyor? - Evet, biliyorlar.
So I look out for him when he's here.
Buradayken ona göz kulak oluyorum.
But you know I'm just tryin' to look out for you, right?
Ama sadece sana göz kulak olmaya çalıştığımı biliyorsun, değil mi?
Someone has to look out for you.
Birisi sana göz kulak olmalı.
It's, you know, we gotta look out for each other globally.
Bu, bilirsin, küresel olarak birbirimize dikkat etmeliyiz.
Hey, you look out for those people that look out for you.
Hey, sana bakan insanlara dikkat et.
So you gotta look out for your little bro.
Yani küçük kardeşine dikkat etmelisin.