Fiil
wichtig oder entscheidend sein
önemli veya kritik olmak
Etwas ist von großer Bedeutung oder entscheidend für den Erfolg oder Misserfolg einer Situation.
Es wird sehr darauf ankommen, wie dieses Gesetz in der Praxis umgesetzt wird.
Bu yasanın pratikte nasıl uygulanacağı çok önemli olacaktır.
Wenn er in einigen Jahren frei ist, wird es darauf ankommen.
Birkaç yıl içinde özgür olduğunda, önemli olacak.
Das würde darauf ankommen, wie die Todesstrafe ausschauen würde.
Bu, ölüm cezasının nasıl görüneceğine bağlı olacaktır.
... wird es darauf ankommen, dass du Werbetexte hast, ...
... reklam metinleriniz olması önemli olacak,...
Da wird es nun sehr darauf ankommen, wie die nächste Zeit genützt wird.
Şimdi bir sonraki dönemin nasıl kullanılacağı çok önemli olacak.
Fragt also Euren Abgeordneten, ob er es wirklich darauf ankommen lassen will.
Bu yüzden parlamento üyenize bunun önemli olmasına izin vermek isteyip istemediğini sorun.
Kann es darauf ankommen, ob dieser Ortsverband besonders groß ist oder nicht?
Bu yerel derneğin özellikle büyük olup olmadığına bağlı olabilir mi?
Jetzt muss es natürlich darauf ankommen, dass wir auch Taten sprechen lassen.
Şimdi, elbette, eylemin kendileri için konuşmasına izin vermemiz de önemli olmalı.
Das kann gut gehen, aber ich würde es nicht darauf ankommen lassen.
Bu işe yarayabilir, ama önemli olmasına izin vermem.
Dann wird es darauf ankommen, wie die Plattformen reagieren.
O zaman platformların nasıl tepki verdiğine bağlı olacaktır.
Ich will es trotzdem darauf ankommen lassen.
Hala sayılmasını istiyorum.
Das lass ich darauf ankommen, ich fahr da rein.
Bunun sayılmasına izin vereceğim, oraya gireceğim.
Da lässt man es teils wohl einfach darauf ankommen.
Bazen sadece sayılmasına izin veriyorsun.
Jetzt wird's darauf ankommen die richtige Position zu finden, Michael.
Şimdi doğru pozisyonu bulmak önemli olacak, Michael.